Yemek Borusu –Mide-Duodenum Cerrahisinin “Dünü ve Bugünü”
1970’lerde ve 1980 başlarında CERRAHİ nasıldı? 2022 ye kadar Neler değişti?
1978’lerde ihtisas hayatıma ilk başladığımda, şimdikilerle kıyaslandığında, bugüne göre her şey son derece basitti. Ultrason makineleri yoktu, CT taraması yoktu. Apandisit tanısını, anam nez ve fizik muayene ile koymak zorundaydık. 1990’a kadar Laparaskopik cerrahi yaygınlaşmadığından, tüm apendektomiler ve kolesistektomiler açık prosedürler olarak yapıyorduk
Akut karın olarak gelen bir hastayı biz asistanlar bu nedenlerle çok iyi muayene eder; Akut apandisit tanısından emin isek Mc.Bruney kesisi, ülser yada tifo şüphesi var ise Eliot ya da sağ alt para-rektüs kesisi kullanır; hatta biz asistanlar çıkacak kesin tanı için bahse girerdik.. Hele Genç bir bayan ise mayo kesisi dediğimiz 2 cm.lik kesiyle appendektomi yapardık.
O zamanlar U.S olmadığından özellikle Appandisit ile karışan kadın hastalıklardan; dış gebelik, kist rüptürü,, tuboooferit, pelvik inflamatuar hastalıklarla çok karşılaşırdık. Onları da eğer konsültasyon istediğimiz Kadın Doğum asistanı ameliyatta ve gelemiyorsa , kendimiz çözerdik . Ama mutlaka appendektomiyi de eklerdik.
-
İpekçi F,Han İ, Karahan V, Geroğlu B, Turgut E,Doğan G.:Akut apandisit olgularımızdaki sağ tubosalpingooveriyan patolojiler.9. Ulusal Travma ve Acil cerrahi Kongresi,19-23 Nisan 2013 Antalya.
-
İpekçi F,Ergün A,Yener O,Vural O,Keskiner F.:Akut apandisit olgularımızın sağ salpingooovararyen patolojiler ve akut kolesistitlerle olan ilişkileri. 4.Ulusal Travma ve Acil Cerrahi Kongresi.1 Ekim 2002. İstanbul
-
İpekçi F,Kuzukıran D,Türker B,Şahin AG,Karahan V.:1 yıllık akut apandisit olgularına asistan gözüyle bakış. 9.UlusalTravmaveAcilcerrahiKongresi,19-23Nisan2013Antayal – Şahin H-Türker B,Gürsul S, Ertaş F ,İpekçi F.:Appendektomi olgularımıza yaş,operasyon kesisi,lokalizasyon parametreleri yönünden bakış. 18.Ulusal cerrahi kongresi.23-27 Mayıs.İzmir.2012
-
İpekçi F, Şahin H, Engin Ö,T Barış,Gürsul S, Karaoğlan M, Akyıldız N; 227 Apendektomili olguda”appandix lokalisazyonu”. 8.Ulusal travma ve acil cerrahi kongresi;2011,Antalya
Yemek borusu, mide- duodenum tetkik için; labaratuar tetkiklerle birlikte sadece baryumlu Ozofago-Gastro-Dudenografi daha sonraları çift kontrastlı grafilerle Kanser tanısı koymaya çalışırdık. Ameliyatta iş frozen yapan patoloğa düşerdi.
Ameliyatlarda cilt cilt altını geçince tüm kanama odaklarını penslerle tutar katgütle bağlardık. Sonradan bu katgütler yasaklandı. Koterle-tut-koter tekniğiyle bu işi uzun süre(orta-büyük damarlar yine ipekle bağlanıyordu )yaptık, daha sonraları özellikle meme cerrahisine uygulayarak ;pens,tut,koterle…
Günümüzde yemek borusunun en sık görülen iyi huylu hastalıkları;
AKALAZİA ,Zenker divertikülleri ,Barrett Özefagusu.,Yemek Borusu Ülseri, ,kurşun-bıcak yaralanmaları, trafik kazaları gibi künt travma yaralanmaları, kostik yanıkları, delinmeler Gastro-Özofagial Reflü , Varisler ve kanamaları ülser hastalığı ve sonrası yemek borusunda daralmalar ; en sık görülen iyi huylu hastalıklarıdır.
O zamanımızda bir tek; hastanın bize anlattıkları hastalığıyla ilgili hikâyesi ve Baryumlu Özofago-Gastro-Duodeno grafiden başka tanı aracımız yoktu.
Gerek özofagus hastalıkları tanısında, gerekse tüm vücutta kullanılan görüntüleme araçları başta BİLGİ SAYARLI TOMOGRAFİ (ki bu tıpta bir devrim sayılır),MR,PET CT,BRONKOSKOPİ,TORAKOSKOPİ ve bunlara ek;
Gerek tanı-gerekse tedavi aracı olan altın değerinde, olmazsa olmazımız ”GASTROSKOPİ “ nin varlığı
-Otomatik kesip-diken STAPLER denilen zımba aletleri ve LİGASURE denilen mühürleyen v.b aletlerin cerrahiye girmesi,
– Göğüs bölgesindeki (toraks) çeşitli durumları teşhis etmek ve tedavi etmek için yapılan bir ameliyat Video destekli torakoskopik cerrahi(VATS) ın devreye girmesi her alanda olduğu gibi Özofagus kanserlerinin ameliyatları için kullanılan LAPARASKOPİ ve son olarak ROBOTİK cerrahinin varlığı ;
Gerek Sindirim sistemi ve GENEL CERRAHİ de nereye geldiğimizin göstergeleridir.
-Eskiden dikiş materyellerinin çok yetersiz oluşu,
–Kanser öncülüleri özofajit, alkalen ve asit refülerin yeterli medikal tedavisi olmayışı nedenleriyle özellikle
dikişlerin ve anastomoz (ağızlaştırma) yerlerinden sızması ,açılması ve bu ameliyatlarda ölüm oranları (mortalite) gerek ameliyat sonu ölümcül komplikasyonlar çok fazla ve ameliyat sonrası yaşam süreleri ise çok azdı… ayrıca tanı da çok gecikiyorduk..
Özellikle yemek borusu kanserlerini hem geç hem yeterli tedavi edemiyorduk. Bu alanda da yukarıdaki sayılanlarla birlikte çok güvenli dikiş materyalleriyle gerek açık, gerekse laparaskopik ameliyatlar ehli ellerde çok başarılı bir şekilde yapılır oldu
Özofagus Varis kanamalarında biz cerrahların ve dahiliyecilerin elinde Blakemore tüplerden başka bir şeyimiz yoktu, OKSİJEN SATÜRASYONUNU ölçecek PULS-OKSİMETRİ yerine parmak ve burun-kulak ucu mor mu değil mi ona bakılıyordu.
1970-80 li yıllarda “AKADEMİK ÇALIŞMA ”hayatımız
Klinik departmanda veya hemşirelik biriminde bilgisayar yoktu. Her şey kağıt üzerindeydi. Yatan hastalar için protokol defterimiz vardı; yatış tarihi, ön tanı-kesin tanı yazılırdı. Ameliyat defterleri çok üzün süre kullanıldı.
Yayın yapmak için bu defterleri her seferin de grup halinde çeteleler tutar, dokümanları çıkartır, araştırma ya da yazılacak tıbbi konumuzu “İNDEX MEDİXUS ve EXEPTA MEDİKA’lar dan bulur; hangi dergilerse Milli kütüphane, Hacettepe ,İstanbul Tıp gibi kütüphanelerden yazışarak bulur ,getirtir yazardık.
Bir araştırma makalesi gönderirken, taslakların bir daktiloda (kelimeleri doğrudan kağıda koyan eski bir kelime işlemci türü) hazırlanması gerekiyordu. 1. sayfadaki bir paragrafı değiştirmeniz gerekirse, tüm taslağın baştan yeniden yazılması gerekiyordu. Ve sunumlar için slaytlar yapmak, 35 mm filmli kameraları içeriyordu, geliştirilecek filmi alıyor ve slaytların iyi çıkmasını umuyorduk. Bir yazım hatası mı buldunuz? Resmi alın ve filmi tekrar işletin.
Şimdi HER ALANDA BİLİSAYAR ve bir çok PROGRAMLAR kullanıyoruz.
Bilgisayarlar otomasyona geçmediği zamanlarda ;ameliyat defterine yazar bilgisayara geçerdik. Şimdi tam otomasyona geçerek büyük rahatlık sağlandı….
Epikrizler artık elle yazılmıyor tahliller günlük müşahedeler dosyadaki kâğıtlara yazılmayıp tam otomatik bilgisayardaki hasta kayıtlarına işlenerek bu alan da çok büyük para ve zaman kazanıldı. Arşivlerde yıllarca gerek adli gerek normal dosyaların saklanmasına son verildi. Hasta randevuları tutanın insafına bırakılmayıp, aldığı ilaçlardan kontrole geleceği günlere kadar BİRÇOK kolaylıklar getirildi.
En büyük ilerlemeyi İNTERNET ve Akıllı Telefonların tıbbın her türlü hizmetine sokarak ( E-Nabız gibi) sayesinde gerçekleştirdik, Bu sayede hem bilgiye ulaşmak kolaylaştı, hem de BİLİMSEL çalışmalarımız çok çok mesafe kat etti.
Hasta hakları günümüzdeki gibi değildi. Önceleri bilgilendirmeyi yapar ama kayıtlara geçmezdik. Ben 2000 li yıllarda Göztepe Eğitim ve Araştırma Hasta hanesi 2.Cerrahi şefiyken: bir gün sonra ameliyat olacak hastaları o gün 14-15 arası servisimizin seminer odasında hastaları bilgilendirmeye başlamıştım; ilk olarak ta her ameliyata uygun onamları ”OKUDUM-DİNLEDİM-ANLADIM”şeklindeydi.
154-Kaçar F,İPEKÇİ F, Mete G, Yigen Ş, Gülecer Ş.:Aydınlatılmış onamın hastalar üzerindeki negatif etkileri. 17.Ulusal Cerrahi Kongresi,26-29 Mayıs 2010 Ankara
155- Kaçar F,İPEKÇİ F,Mete G,Yigen Ş,Gülecer Ş.:Aydınlatılmış onamın hastaların ameliyat kararına etkileri. 17.Ulusal Cerrahi Kongresi,26-29 Mayıs 2010 Ankara.
Bunlar hastaları bilgilendirme ve iletişim kurup rahatlatma amaçlıydı. Kesinlikle biz doktorlara karşı kullanılmazdı. En büyük nedeni HASTA-DOKTOR arasında çok büyük güven, SAYGI-SEVGİ vardı… Şimdiki gibi DOKTORLAR GÜNAH KEÇİSİ ilan edilmemişlerdi ve MALPRAKTİS öne sürülerek asla ŞİDET görmedik…
Bu konuları; www.drfuatipekçi.com sayfamdaki ve ;İnternetteki ;
Prof.Dr.Fuat İpekçi “ONCE SAĞLIK” adlı grubumuzdaki
bilgilendirme kısa videolarımdan takip edebilirsiniz
Prof.Dr. Fuat İPEKÇİ Hocamız ile
MİDE ve DUODENUM CERRAHİSİNİN
“ DÜNÜ ve BUGÜNÜ”
MİDE-DUODENUM CERRAHİ HASTALIKLARININ DÜNÜ VE BUGÜNÜ
Hastalık ve bunların en önemli belirtisi olan “AĞRI” insanın var oluşundan berri olmuştur ve olmaya devam edecektir.
Ameliyatı gerektirecek birçok hastalık; o zaman da göbek çevresinde midenin bulunduğu bölgede oluşan ağrıyla başlardı bu gün de.
Bir çok hastamız da bize midem ağrıyor diye şikayetleriyle gelir çoğunlukla göğüs alt kemerlerin birleştiği yeri ya da göbeğin hemen üstünü gösterirlerdi. Çoğu kez ülser teşhisini koyar anti asit ve mide ağrı gidericilerle çözüm arardık…. Ama bu gün ultrasonografi hizmetimize girince bu ağrının mide ağrısı değil örneğin; taşlı safra kesesi iltihabına bağlı olduğunu görüyoruz.
O zaman yaptığımız tüm duodenum ülseri ameliyatlarının yüzde 50’si ülserler için ;inatçı-geçmeyen ağrıları için, diğerlerini de ya ülser delinmesi ya pilor stenozu, ya da kanamalar için yapıyorduk. O zaman Mide delinmesi dediğimiz 12 parmak barsak denilen duodenum ülser delinmeleri ,mide kanamaları, mide çıkışının tıkanması denilen pilor stenozlarında tek silahımız ameliyattı. 1978 li yıllarda ben ihtisasa başlarken her gün acil olarak mutlaka ülser delinmeleri ameliyatı (o yıllarda tifo delinmelerimiz de sıktı) yapardık;
-İpekçi F,Seyfioğlu S,Sönmez S.:Tifo sonucu ince barsak perforasyonları.Dicle Ün.Tıp Fak.Der.;1:34,1988
Ayrıca 1980 li yılların başında bile ülser delinmelerinde ; delinen ön yüz ülser ağzı çevresini kesip, piloroplasti (graham usulü) kapattıktan sora erken gelmiş olgularda turunkal vagotomi de eklerdik.
Canbeyli B, Duman A, İpekçi F.I ldız N.:Gecikmiş ulcus duodeni perforasyonlarında vagotomi ve piloroplasti.D.Ü.Tıp Fak.Dergisi.9:47,1982
Gastro-Duodenoskopi,Ultrasonografimiz yoktu ,görüntüleme aracı olarak 1970 li yılların sonunda BARYUM’lu ya da çift kontrastlı gastro-duodenografi mide-duodenum’un gerek selim gerekse kanser hastalıklarının tanısında tek silahımızdı.
Aspirin ve benzeri ilaçlar (non steroid ajanlar) ve alkol içimlerine bağlı mevcut olan ülserin ya da midenin tüm iç tabakası olan mukozanın kanamasına ;(Akut erozif mukozal kanamaya) neden olduğunda;
o zaman günümüzdeki gibi taze eritrosit süspansyonu,taze plazma, kanama faktörleri gibi “KAN TÜREVLERİ” yoktu. Tam kan verilirdi ki, bazen bunlar kan reaksiyonlarından en korkuncu olan anafilaksi yaparak ölümlere neden olurlardı.
Medikal ve teknolojik yeniliklere ek olarak gerek mide ülserleri gerekse mide kanserleri ameliyatlarında çok büyük gelişmeler oldu..
Modern koterlerimiz, kesip zımbalayanı; stepler denilen aletlerin, yine yakıp kesen “Liga sure” dediğimiz aletler ve en önemlisi
-LAPARASKOPİK mide ameliyatlarının da uygulamaya girişi asgariye inmiş ülser ameliyatlarını eskiye göre çok çok iyi bir duruma getirmiştir.
Peptik ülserlerin ve komplikasyonlarının tedavisi için mevcut cerrahi seçenekler arasında gövde vagotomi ve piloroplasti, gövde vagotomi ve antrektomi, paryetal hücre vagotomi (PCV), subtotal gastrektomi, ülser delinmesi için yama onarımı ve kanayan damarların üst üste dikilmesi yer alırdı.
1882’de Billroth’un bölümünün bir üyesi olan Czerny, Billroth’un tıkayıcı bir karsinom için ilk başarılı mide rezeksiyonundan (midenin kısmi yada tamamı) sadece bir yıl sonra, mide ülserinin lokal eksizyonunu gerçekleştirdi
Heinecke-Mikulicz piloroplasti ilk olarak 1886’da Heinecke ve 1887’de von Mikulicz tarafından ayrı ayrı tanıtıldı. Yaygın olarak kullanılan bu piloroplasti, pilor üzerinde enine kapatılan uzunlamasına bir kesi içerir. 1892’de tanıtılan Jaboulay piloroplasti, piloru baypas etmek için kullanılan yan yana bir gastroduodenostomidir. Finney daha sonra 1902’de piloru keserek ve tek bir lümen oluşturarak Jaboulay piloroplastisini modifiye etti;Bunlar hem ülser ameliyatlarında hemde darlığa giden olgularda pilor denilen çıkış kapısına uygulanan tekniklerdi.
Aslında, Laterjet ve arkadaşları vagotominin neden olduğu gastrik atoni için gastro jejunostomi eklediler.
1940’larda peptik ülser hastalığının tedavisi için gövde vagotomisini popüler hale getiren Dragstedt, tek başına vagotominin gastrik(mide) boşalma sorunlarına yol açtığını ve bunun da yine trunkal vagotomi ile gastrik boşalma prosedürü kombinasyonuna yol açtığını yeniden keşfetti.
Duodenum ülserleri delinmelerinde halen kullandığımız; 1937’de Graham sık sık “Graham yaması” olarak adlandırdığımız omental yamayı perfore ülser tedavisi için basit bir teknik olarak tanımladı.
Uygulamaya sokulan gerek tek başına midenin 2/3 alınması veya tamamının alınması; başta anastomoz hatlarının sızması, atması; post gastrektomi (bir kısmı yada hepsi alınan midenin ameliyat sonu) sendromları dediğimiz :
Dumping sendromu, getirici-götürücü ans sendromalar’ı ve en önemlisi ALKALEN REFLÜ gastrit, B 12 ve Kalsiyum eksikliği, ülserin tekrarlanması, safra kesesinde asit salımı azalsın diye yapılan tam vagotomi’ nin (daha sonra seçici vagus dallarını kesmeye yönelik ameliyatlar yapıldıysa da çok deneyim isteyen ve yine de yüz güldürmeyen ameliyat teknikleriydi);
Gerek asit salgılayan ana vagusun sağ-sol dallarının tam yada mideye giden dallarının kesilmesi kesinlikle ameliyat sonu çok fazla şikayetler oluşturuyorlardı;
Safra kesesinde taş oluşturması, ameliyat sonu mide-barsak işleyişinin durması günlerce hortumla hasta hanede yatış, çok inatçı ve geçmeyen “İSHALLER” ve daha birçokları
Adeta o zaman yaptığımız mide ameliyatlarımızın bir çoğunda; kaş yapayım derken göz çıkartıyorduk
Bu konuları; www.drfuatipekçi.com sayfamdaki ve ;İnternetteki ;
Prof.Dr.Fuat İpekçi “ONCE SAĞLIK” adlı grubumuzdaki
bilgilendirme kısa videolarımdan takip edebilirsiniz
AFRODİZMAMIZ neydi?
NO ASİD NO ÜLSER
Bizde; bu doğrultuda hastanın ülser dediğimiz duodenumdaki mukozayı aşındırmış ülser yarasının ağrısını, asidi emen asidi alan ilaç ve özelikle de asitli yemeklerden acı-biber baharlı yemekler v.b diyetlerle iyileştirmeye çalışıyor olmayınca da kaş yapayım derken göz çıkardığımız ameliyatları yapardık
Helicobacter Pylori
Ta ki 1982 yılında Barry Marshall ve Robin Warren peptik ülserin primer olarak Helicobacter pylori bakterisi tarafından oluşturulduğunu keşfedinceye kadar (keşifleri nedeniyle2005 yılında Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü aldılar)
Şimdi tüm gastrointestinal hastalık dernekleri H. pylorinin dünya çapında ilaç dışı peptik ülserin primer etkeni olduğu yönünde fikir birliğine sahiptir ve bu bakterinin ortadan kaldırılmasının mide ve duedonum ülserinin temel tedavisi olduğu belirtmektedirler. Bununla birlikte H. pylori mide lenfoması ve adenokarsinomu ile ilişkili bulunmuştur ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından karsinojen etken olarak kabul edilmektedir.
Optimal tedavinin histamin (H2) antagonistleri veya proton-pompa inhibitörleri ile birlikte geniş- spektrumlu antibiyotik olduğu da rutine girmiştir.
Günlük tıbbi tedavi, vakaların büyük çoğunluğunda peptik ülseri tedavi eder. Bu nedenle dünyanın birçok bölgesinde peptik ülser hastalığı için elektif cerrahi neredeyse tamamen ortadan kalkmıştır. Peptik ülser hastalığının cerrahi tedavisi, ilaç başarısızlığı durumlarında veya ilaçları alamayan veya tıbbi tedaviye uyum sağlayamayan hastalarda hala yararlıdır
1987-1999 yılları arasında Finlandiya’dan gelen son veriler, peptik ülser hastalığı için acil olmayan rutin cerrahinin neredeyse ortadan kalktığını ve ülser cerrahisinden kaynaklanan cerrahi ölüm oranın son 15 yılda değişmeden kaldığını (%8) ortaya koydu. İstikrarlı ölüm oranı muhtemelen genel bakımdaki iyileşme ile yaşlanan nüfus arasındaki dengeyi yansıtıyor.
Ayrıca Helicobacter pylori eradikasyonunun duodenal ülserin yeniden kanama oranını önemli ölçüde azaltabileceği ve enfeksiyon tedavi edilirse önleyici etkinin en azından bir süre korunabileceği gösterilmiştir
Delinen ülser ağzının basitce kapatılması ve Helicobacter Pylorinin antibiyotiklerle ortadan kaldırılması ve beraberinde omeprazol tedavisine rağmen bazı hastalarda ülser tekrarlayabilir.
SONUÇ:
-Her ne kadar ülserin etkeni H.B Pylori ise tüm hasta ve klinisyenlerin her ülsere hatta her ülser zannettiklerine, gerekli gereksiz Antibiyotik ve beraberinde omeprazol uygulamalarının kötü sonuçları her geçen gün artmaktadır -Tedavisi bu diye günümüzde ameliyat gerektiren ülser ve komplikasyonlarında (delinme,Kanama, mide çıkış daralması gibi) gerek deneyim eksikliği gerekse diğer nedenlerden dolayı her zaman “Gerekeni, gerektiği zaman ve nasıl bir ameliyat” yapılamamaktadır. “TECRÜBE BAŞARININ ANAHTARIDIR”
Bu nedenlerden dolayı;
Sonuç olarak;
Peptik ülserin patofizyolojisinin anlaşılması ve güçlü farmasötiklerin geliştirilmesi, bu ülser hastalığında cerrahi girişimleri büyük ölçüde azaltmıştır. Peptik ülser hastalığının delinme,kanama,pilor stenozu,ülserin arka duvardan pankreas penetre olması gibi komplikasyonları, giderek artan sıklıkta ameliyatsız olarak tedavi edilmelerine rağmen ortadan kalkmamıştır.
Komplike peptik ülser hastalığı için ameliyat gerektiğinde, çoğu cerrah, artık kesin bir anti-ülser ameliyatı olmaksızın, perforasyonların kapatılması veya basit kanama damarlarının dikilmesiyle minimalist bir yaklaşımı tercih ediyor.
Yeni nesil cerrahi asistanları eğitimlerini tamamladıklarında ülser cerrahisi var olacak mı yoksa cerrahi ders kitaplarında tarihi bir konu olacak mı?
GASTROSKOPİK endoluminal yaklaşımlara bu operasyonlara olan ihtiyacı ortadan kaldırıyor. Gastritten kaynaklanan aralıksız kanama cerrahisi ortadan kalkmıştır. Yirminci yüzyılda kaydedilen ilerlemeler göz önüne alındığında, gelecekteki gelişmelerle anti-ülser cerrahisinin aynı yoldan gideceğini düşünmemek için neden var mı?
Bu konuları; www.drfuatipekçi.com sayfamdaki ve ;İnternetteki ;Prof.Dr.Fuat İpekçi “ONCE SAĞLIK” adlı grubumuzdaki
bilgilendirme kısa videolarımdan takip edebilirsiniz
Yemek Borusu Cerrahi Hastalıkları GENEL BİLGİLER
Yemek borumuz
Yemek borunuz – veya yemek borusu – (özofagus) sindirim sisteminin, yiyeceklerin ağzınızdan midenize ulaşmasına yardımcı olan kısmıdır. Özofagus bozuklukları, yemek borusunun bir dizi çalışma mekanizmasıyla ilgili hususları içerir. Farklı hastalıklar yemek borusunu etkileyerek yutma güçlüğüne neden olabilir.
Yemek borusu rahatsızlıkları nelerdir?
En sık görülen özofagus bozukluğu gastrointestinal reflü hastalığıdır (GÖRH);
GÖRH; mide asidinin yemek borusuna geri döndüğü (asit reflü) iltihaplanmaya neden olan anormal durumdur.
GÖRH (gastrointestinal reflü hastalığı)
Yemek borusunun mideye giriş kapısı olan kardiyadaki sifinkter dediğimiz kasların düzgün kapanmayıp, bir şekilde gevşeyip, geçmemesi gereken midedeki asit ve safranın mideden yemek borusuna geri tepmesidir, geriye reflüsüdür.
Bu reflü asit ağırlıklı olursa olursa; Asidik reflü özofajit, -safra ağırlıklı olursa;Alkalen reflü gastrit, -trakeaya kadar giderse reflü ozofago–trakeit denir ki… müzmin öksürükle Kulak Burun Boğaz polikliniklerine giden hastaların bir çoğunda “Reflü Özofago-Trakeit”tespit edilir
Özofagus divertikülü:
Yemek borusunun zayıf bir noktasında bir çıkıntı meydana gelir. Akalazya hastaları divertikül geliştirmeye daha yatkındır.
Akalazya: Alt özofagus sfinkteri açılmaz veya gevşemez, bu da yiyeceklerin mideye girmesini engeller. Uzmanlar, akalazyanın bir otoimmün hastalık olabileceğine inanıyor, ancak kesin nedeni bilinmiyor. Yemek borusundaki kasları kontrol eden sinirlere bilmediğimiz bir şey zarar verir.
Barrett’s özofagusu: Kronik, tedavi edilmemiş asit reflüsü olan kişilerde;
yemek borusunun alt kısmı mide zarı gibi görünmeye başlar ve hücreler bağırsak hücrelerine benzemeye başlar. Bu değişiklikler yemek borusu ve midenin birleştiği yerde gerçekleşir. Bu durum daha yüksek özofagus kanseri riski ile karşı karşıya bırakır
Divertikül Akalazia Barett Özofagusu Özofagus darlıkları
. Yemek borusu darlıkları: Yemek borusu çok daralır. Yiyecekler ve sıvılar yavaş yavaş mideye geçer
Yemek borusu spazmları: Yemek borusunda anormal kas spazmları (kasılmalar) oluşur. Bu nadir, ağrılı durum, yiyeceklerin mideye ulaşmasını engeller.
Eozinofilik özofajit:
Eozinofil adı verilen beyaz kan hücreleri yemek borusunda aşırı miktarda bulunur. Sonuç, özofagus astarının (özofajit) iltihaplanması veya şişmesidir. Bu durum, çoklu alerjisi olan hastalarda daha sık görülür.
Hiatal herniler:Midenin üst kısmı diyaframdaki bir açıklığın üzerinde çıkıntı yapar ve göğse oturur. Bu durum daha fazla asit reflüsüne yol açar.
Prof .Dr.Fuat İPEKÇİ’nin buradaki genel bilgileri Yorumlaması ve ÖNERİLERİ
–Göğüs ağrısı veya sırt ağrısı,
-Karın ağrısı Kronik öksürük veya boğaz ağrısı.
-Yutma güçlüğü veya boğazınızda yiyecek varmış gibi hissetme.
-Mide ekşimesi (göğsünüzde yanma hissi),
-Regürjitasyon dediğimiz yenen ve içilenlerin ağıza geri gelmesi. Kusma, ağıza gelen kötü koku.
-Göğüs arkasında şiddetli yanma ve ağrı. Hazımsızlık (midenizde yanma hissi).
-Ses kısıklığı veya hırıltı şikayetleriniz varsa ;
Mutlaka mevcut olan “ muhtemel Yemek borusu Cerrahi hasatlığınızın teşhisi( ÖZOFAGOSKOPİ) ve tedavisini (ilaç yada cerrahi tedavi) yaptırmalısınız. UNUTMAYIN ki!!!!!! “ERKEN – HAYAT KURTARIR”
Yemek borusu kanseri:
Anastomoz sızması açılması ve bu ameliyatlarda ölüm oranlarının yüksekliği (mortalite) çok yüksekti…Tanı da çok gecikiyorduk. Özellikle yemek borusu kanserleri hem geç hem yeterli tedavi edemiyorduk.
İki tür yemek borusu kanseri vardır: skuamöz hücreli karsinom ve adenokarsinom. Genel olarak konuşursak: sigara, radyasyon ve HPV enfeksiyonu özofagus skuamöz hücreli karsinom riskini artırırken, sigara ve asit reflüsü adenokarsinom riskini artırır
Yemek borusu bozuklukları için risk faktörleri nelerdir?
– Alkol kullanımı.
– Obezite veya hamilelik nedeniyle ekstra kilo.
– Bazı antibiyotikler, antidepresanlar ve ağrı kesiciler dâhil ilaçlar.
– Boynunuza veya göğsünüze radyasyon tedavisi.(RADYOTERAPİ)
– Pasif içiciliğe maruz kalma dahil; Sigara-Alkol tüketiminin artışı
Gerek Fast-food yemekler, kızartılmış yiyecek ve çok sıcak cay-çorba gibi yiyecek ,içeceklerin çok sıcak ve çabuk içilmesi, yenmesinin artışı, genetik miras ;hem görülme sıklığını artırmış hem de genç yaşlarda da daha fazla ortaya çıkmaya başlamıştır. Özellikle Japonya ve Çin gibi ülkelerde;
Çubuklarla sıcak pirinci doğrudan yemek borusuna atarak yedikleri için dünyada en fazla yemek borusu kanserleri fazla görülmektedir. Bu nedenlerle “Özofagoskopik Tarama Testleri ”buralarda mecburidir.
Yemek borusu kasları esnek, rahat genişleme yaptığı ve yiyecekler oraya takılmadığı için, GÜNÜMÜZ de bile başlangıç belirtisi olan yutma güçlüğü denilen “DİSFAJİ” belirtisi ancak tümör çok büyüyüp tıkanma olunca ortaya çıkması ayrıca 1cm. lik tümör kitlesinin oluşması için yıllar geçmesi nedenleriyle ;
ÖZOFAGUS kanserlerinde Tanı ve Tedavi çoğunlukla geç evrelerde konur. ve ÖLÜM ORANI-Ameliyat sonu erken ve geç KOMPLİKASYON çok fazla ve ameliyat sorası yaşam süresi azdır
Günümüzde erken tanı ve medikoşirürşikal ilerlemelerle olumlu yönde gelişmeler vardır.
Yemek borusu hastalık belirtileri nelerdir? Belirtiler; özofagus hastalığınagöre değişir –Karın ağrısı, göğüs ağrısı veya sırt ağrısı,
–Kronik öksürük veya boğaz ağrısı. Yutma güçlüğü veya boğazınızda yiyecek varmış gibi hissetme.
Mide ekşimesi (göğsünüzde yanma hissi). Ses kısıklığı veya hırıltı. Hazımsızlık (midenizde yanma hissi).
Yetersizlik (mide asidi veya içeriğin yemek borunuzdan ağzınıza gelmesi) veya kusma. Açıklanamayan kilo kaybı!!!!!!!!
Özofagus hastalıkları için tanı testleri;: 1-Manometri;Yemek yerken; kasların gücünü ölçer 2- Borudaki asidin pH’ı
Üst endoskopi,
–Uzun, ince bir kapsam kullanarak sindirim sisteminin üst kısmını inceler. Bu alet ayrıca biyopsi için doku örnekleri alabilir ve iltihaplanma, kanser ve diğer hastalıkların tanılarına yardımcı olabilir.Gastrointestinal X-ışınları (baryum yutma), sıvı bir baryum çözeltisinin yemek borusu ve sindirim sisteminden nasıl aktığını görmek için görüntülemeyi kullanır
Yemek borusu bozuklukları nasıl tedavi edilir?Tedaviler duruma göre değişir. Bunlar şunları içerebilir:
–Mide asidini azaltmak için antasitler, proton pompa inhibitörleri ve histamin reseptör (H2) blokerleri.
–Daralmış bir yemek borusunu açmak veya bir sfinkter kasını gevşetmek için endoskopik dilatasyon.
– Özofagus spazmlarını geçici olarak durdurmak veya sfinkter kasını gevşetmek için Botulinum toksini (Botox®) enjeksiyonları.
–Hastalıklı bir yemek borusunun bir kısmını veya tamamını çıkarmak için özofajektomi ameliyatı.
–Alt özofagus sfinkterini güçlendirerek GÖRH veya hiatal herniyi tedavi etmek için laparoskopik antireflü cerrahisi (Nissen fundoplikasyonu).
– Heller miyotomi ve peroral endoskopik miyotomi (POEM), akalazya ve özofagus spazmlarını tedavi eder
Özofagus hastalıklarının komplikasyonları nelerdir?
Uygun tedavi olmadan GÖRH ve akalazya gibi bazı özofagus bozuklukları özofagus kanseri riskinizi artırabilir.
Yetersizlik, yiyeceklerin soluk borusuna (soluk borunuza) ve akciğerlerinize gitmesine neden olabilir.
Bu sorun (aspirasyon olarak adlandırılır) pnömoniye ve akciğer enfeksiyonlarına yol açabilir. Hafif durumlarda REFLÜ TRAKEİT e bağlı gece öksürükleri yapabilir
Yutma sorunları ayrıca sizi yetersiz beslenme ve dehidrasyona ve sonuçta bir çok hastalık peşi sıra gelir.