OBEZİTE-METABOLİK CERRAHİ DÜNDEN BUGÜNE

Bariatrik cerrahi olarak da adlandırılan kilo verme cerrahisi 1950’lerden beri uygulanmaktadır. Onca yıl boyunca, bu prosedürlerdin uygulandığı hastalarda anlamlı ve kalıcı kilo kaybı başarılı bir şekilde sağladığı kanıtlanmıştır.

Kilo kaybına ek  olarak, tip 2 diabetes mellitus ve hiperlipidemi gibi bir dizi metabolik bozukluklar  şaşırtıcı şekilde düzeltildiği  için , “Metabolik obezite cerrahisi (MBS)” terimi daha iyi bir tanımlayıcı haline gelmiştir.Obezite orta çağdan beri bir sorun olmuştur, ancak sadece son 20 yılda dünya çapında obezite; ”METABOLİK bir HASTALIK” olarak kabul edilmiştir. Obeziteyi tedavi etmek zor ve sorunludur, ancak uygulanan cerrahi, obezitenin patofizyolojisi hakkında artan bir başarıya ve yeni bilgilere yol açmıştır.

Tarihsel raporlar, yürüyemeyecek, ata binemeyecek veya kılıç kaldıramayacak kadar obez bir adam olan Leon kralı D. Sancho’ya ilk obezite cerrahisinin 10.yüzyılda İspanyada yapıldığı iddia edilmektedir.

Leonun  bu obez durumu tahtını kaybetmesine neden oldu. Daha sonra büyükannesi tarafından, ünlü Yahudi doktor Hasdai İbn Shaprut tarafından tedavi edilmek üzere Kurtuba’ya kadar götürüldü. Sadece sıvı bir diyetle beslenebilen kralın dudakları dikilerek, yan etkileri kilo kaybını teşvik eden afyon da dahil olmak üzere çeşitli şifalı otların bir karışımı olan teriacadan oluşan sıvıkrala pipetle günlerce ağızdan veridi. Kral Sancho kilosunun yarısını kaybedip,  Leon’a döndü ve tahtını geri aldı.

İlk kilo verme ameliyatı 1954 yılında Dr. A.J. Kremen. Kremen ve ekibi, kalorilerin emildiği ince bağırsakların büyük bir kısmını atlayan; üst ve alt ince barsak kısımlarını birbirine bağladı. Bu prosedür daha sonra 1963’te bir ince bağırsağın üst kısmı kalın bağırsağa bağlanarak değiştirildi.

Bu, büyük metabolik sonuçları olan bir ameliyattı, öyle ki çoğu hasta şiddetli ishal ve susuzluk-kuruluk tan mustaripti ve bu nedenle henüz genel kullanıma hazır değildi.

Henry Buchwald, daha sonra ileal baypasın (jejuno-kolik anastomoz ile) gerçekten de bilinen hiperkolesterole mili hastalarda lipit düzeylerini düşürmede bir etkisi olduğunu ve bu etkinin uzun yıllar sürdürülebilir olduğunu göstermiştir.

1960’larda ve 70’lerde bu bağırsak baypas ameliyatlarının çeşitli modifikasyonları rapor edildi, ancak bunların hiçbiri yaygın olarak kabul görmedi.

1966’da, Iowa Üniversitesi’nden bir cerrah olan Dr. Mason, kanser nedeniyle sub-total gastrektomili hastaların önemli miktarda kilo kaybettiklerini belirterek, ilk “bariatrik cerrahiyi” önerdi: ilk gastrik bypass. Başlangıçta loop ileostomili yatay bir gastrik transeksiyon, ancak daha sonra daha küçük gastrik poşlar ve stoma boyutları için optimize edildi.

Şiddetli safra reflüsü nedeniyle, safrayı mide ve yemek borusundan uzaklaştıran ve cerrahi standart haline gelen bir “Roux-en-Y”  ile rekonstrüksiyon önerildi. Jejuno-ileal bypass ile karşılaştırıldığında, gastrik bypass prosedürleri daha az diyare, böbrek taşı ve safra taşı oluşumuna ve karaciğer yağ içeriğinde iyileşmeye neden olmuştur.

Kilo kaybını iyileştirmek için bu tekniğe yönelik çeşitli modifikasyonlar önerildi; örneğin, genişlemesini ve olası kilo alımını sınırlamak için mide kesesine bir halka uygulanmasından oluşan Fobi-Capella bantlı gastrik baypas gibi.

Kese boyutları kilo kaybıyla ilişkilendirilmişti. Laplace yasasına göre, kese ne kadar büyükse, duvar gerilimi o kadar büyük olur ve bu da daha fazla dilatasyona yol açar. Böylece küçük poşet boyutları (<30 ml) norm haline geldi

1994 yılında Alan Wittgrove tarafından ilk laparoskopik gastrik bypass yapıldı ve metabolik cerrahinin katlanarak büyümesi kesinlikle başladı. 2011 yılında dünya çapında 340.000’den fazla prosedürün gerçekleştirildiği tahmin edilmektedir

Şu anda en yaygın teknik, küçük bir gastrik poş, 70 cm’lik bir biliyer uzuv ve 150 cm’lik bir Roux uzvunun oluşturulmasını içerir, ancak birkaç cerrah, teknik ve uzuv uzunluklarında hafif uyarlamalar geliştirmiştir.

Laparoskopik Roux-en-Y gastrik bypass, dik bir öğrenme eğrisi olan ve 2 anastomozda potansiyel kaçaklar bulunan, teknik olarak zorlu bir ameliyattır.

utledge, daha basit ve daha güvenli hale getirmek amacıyla, daha uzun bir gastrik poş ve karın açısının 150-200 cm distalinde bir antekolik loop gastrojejunostomiden oluşan Mini-Gastrik Bypassı (veya omega-loop veya tek anastomoz gastrik bypass) geliştirdi.

İlk ameliyatı 1997’de gerçekleşti ve Rutledge binlerce hastayla olan deneyimini yayınlamasına rağmen, birkaç yıldır bu teknik biliyer reflü ve malignite riski eleştirilerine maruz kaldı. Bu teknikle dünya çapında artan deneyim endişeleri azalttı ve sonuncusunda yıllarda birçok cerrah arasında geniş kabul görmüştür. Gastrik bypassa alternatif olarak tamamen kısıtlayıcı prosedürler de geliştirildi. Bu tekniklerin daha az cerrahi morbidite ve mortaliteye sahip olduğu ve uygulanmasının daha basit olduğu düşünülmüştür. Bununla birlikte, cerrahi sonucun erken doyma mekanizmasına bağlı olması nedeniyle hastaların yüksek düzeyde motive edilmesi gerekir. Hastalar sıvı veya yumuşak, enerjik olarak yoğun besinler tüketirse mide fundusunda şişme olmaz ve hastalar erken doyma sağlayamazlar.

Öte yandan, bazı cerrahlar başarılı kilo kaybı için malabsorpsiyonun gerekli olduğuna inanıyorlardı. Jejuno-ileal baypaslarla ilişkili komplikasyonlar (ishal, karaciğer yetmezliği ve şiddetli dehidratasyon) nedeniyle, Scopinaro teknikte önemli bir değişiklik önerdi.

Köpekler üzerinde yapılan ilk çalışmalardan sonra, 1976’dan başlayarak daha sonra bilio-pankreatik diversiyon (hala Scopinaro prosedürü olarak adlandırılır) uygulanan insan denekler üzerindeki deneyimini yayınladı. Cerrahi teknik, uzun Roux uzuvlu ve kısa (50 cm) bir distal gastrektomiyi içeriyordu. ) Scopinaro, hastaların emilim kapasitesi ∼1250 kcal/gün ile sınırlı olduğundan, 25 yıla kadar %79’dan fazla kilo kaybının korunduğunu bildirmiştir. Ayrıca, çoğunlukla anemi, protein malnütrisyonu ve stoma ülserasyonu ile düşük bir komplikasyon oranı bildirdi. Ancak, Scopinaro sonuçları başka bir yerde tekrarlanmadı ve tekniğinde birkaç değişiklik önerildi.

Bu alternatifin en çok kabul edileni, Marceau ve Hess tarafından rapor edilen Duodenal Switch’tir. Değişiklikler arasında, vertikal (sleeve) gastrektomi yerine distal gastrektomi yapılması ve böylece vagal innervasyonun ve pilorik fonksiyonun korunması yer almaktadır. Ardından ileo-çekal valvden (ortak sindirim kanalını uzatan) 100 cm uzaklıkta bir duodeno-ileal anastomoz ile devam edilir.

Bu alternatif bilio-pankreatik diversiyon tekniği, daha düşük komplikasyon oranıyla aynı kilo kaybını sağladı.

OBEZİTE-METABOLİK CERRAHİ