PROF.DR.FUAT İPEKÇİ

Yaşam Hikâyem;

CEHALET-YOKSULLUK-BİLİM adamı olmamak ve bir Mevkie Gelememek kesinlikle KADER değildir… İNANÇLA-GAYRET ve ÇALIŞMAYLA;

Anne tahsilsiz, baba ilk  okulu mezunu ve işçi bile olsa

Çocukları;Profesör, İnşaatMühendisi, Jeolojimühendisi. İstanbul Atatürk Kültür Merkezin de Şef, serbest Meslek Erbabı olabilir

1953 yılında Mardin ŞEHİDİYE Mah.de doğdum.

Annem, anne tarafından oranın tanınmış ve saygın ailelerinden beyt Hac Kasım diye bilenen “YÜCESOY ”ailesinden ve baba tarafından”ELÇİOĞLU”larından  olup ,;Babam da Beyt ‘il Çeno diye bilinen İpekçilerdendir.

Annem oranın tanınmış ve saygın ailelerinden beyt Hac Kasım diye bilenen “YÜCESOY”ailesinden olup ,;Babam da Beyt ‘il Çeno diye bilinen İpekçilerdendir.

Ben dahi 5 erkek 2 kız toplam 7 kardeştik. Babam ŞEYHMUS İPEKÇİ; gündüz Sümerbank Şayak fabrikasında gece de fabrikanın yazlık-kışlık lokalin’ de çalışarak hepimizi okuttu… Ona minnet borçluyuz…

70 YIL ÖNCEKİ SÜMERBANK ŞAYAK Fabrikası Ve 4 yol Peygamber Camii

Babamızın çalışma yeri nedeniyle; İlkokulu Diyarbakır’da oturduğumuz mahalledeki CUMHURİYET ilkokulunda okuduk…1958 -63 dönemi; Hala gözlerimin önündedir… Öğretmenlerimizin ilki ”TOTO” lakaplı çok tatlı, yaşlı bir öğretmendi… Daha sonra 3 ya da 4 yıl AZİZE öğretmen bizi okuttu 5.sınıfta da Cuma öğretmen okuttu. İlk Okulda 2 anımı unutamıyorum;

1.si Cumhuriyet ilk okulundan aşağıdaki camiye  giderken Örtmeli sokağa girmeden  sağa giden sokakta oturuyorduk….Okula giderken uzun boylu  güzel bir paltosu  olan bir abi vardı.. Mahalle de onu örnek gösterirlerdi. Sonradan o abimizin Bakanımız Sayın Abdülkadir Aksu olduğunu öğrendim


-3-

2.si ise Okulumuzun biraz yukarısında köşede bir ekmek fırını vardı. Orda ki fırıncı amca  gerçekten zenciye benziyordu….çok iyi birisiydi.. ”ARAP MEHEMET” lakabıyla anılıyordu. Önceleri onu görünce çok korkuyorduk. Âmâ sonra alıştık…

İlkokuldayken fırsat buldukça annemle Mardin’e giderdik o yıllarda Maddi durumu iyi olanlar babamın halası oğlu Rahmetli Aziz İpekçi’nin işlettiği eski Chevrolet Taksi dolmuşlarla, bizlerde ucuz olduğu için “AUSTİN” marka önden manivela ile çalışan, yolda kalınca hep birlikte çalışsın diye ittiğimiz otobüslerle giderdik.

Mardin’de ammo RIDO’nun kebapları, ve güzel fıstıklı ezmeleri hala unutamıyorum. Cumhuriyet ilkokulunda çok mutlu bir ilkokul yaşamım oldu. Silgimi çok sık kaybettiğim için annem silgime ip geçirip boynuma asardı. Siyah önlük ve beyaz yakalıküzerinde adeta benim simgemdi.Mardin’de Annemin Teyzesinin kocasının “sok’ul bara’ yakınında küçük bir MARANGOZ dükkanı olan rahmetli ABDÜLREZZAK ÜNERİ amcamın, benim 2.simgem olan tahtadan büyükçe yaptığı okul çantamı da hiç unutmuyorum.

Hele  teneffüslerde alıp zevkle yediğimiz, üzeri Şam fıstıklı tatlılar, simit tarzı tulumba tatlılar; heft (7)renk macunlar, hele kamışla birbirimize attığımız “ yenmiş DAĞ DAĞAN’ı, aluç ve kıtti’yi asla unutmuyorum….

İlk okul anılarımın güzellerinden biri de Rahmeti Fırıncı Mahmut ELÇİ dayım ve İBRAHİM ELÇİ dayım.. Mahmut dayımın 4 ayaklı minarenin yanında FIRINI vardı.. Sanrım daha önce de Ghancepek te de bir fırını vardı Çok güzel pide, ekmek(buralarda somon yada somun derler)  ve delikli yuvarlak ekmekler çıkartırlardı. Özellikle ramazanda; peynirli, tereyağlı, etli ve pideleri çok meşhurdu.

Rahmetli İbrahim dayımızın da Cumhuriyet ilkokulunun biraz uzağında olan kiliseye karşı mahalle fırını vardı. O da fırıncılık yapardı. Ben okuldan zaman buldukça kah sabah ezanında dayılarımla fırına gider, kah gündelik çalışmalar ya da babamın yanında garsonluk yapardım… Kendi harçlıklarımı çıkartmak için…

Zaman zaman beni Trenle Malatya’daki Teyzeme götürürdü… Bazen posta bazen Express trenle giderdik. Âmâ en çok sevdiğim. Diyarbakır Tren garının sol tarafında pasta satan bir yer vardı… En çok şimdi “ekler dedikleri yaş pastanın tadını hala unutamıyorum… Bir de Dayımın Afyondan getirttiği “AFYON Kaymak” şekeri… Yazları Allah rahmet eylesin Malatya’daki teyzemin yanına giderdik…  Oradaki şehir evleri şimdiki gibi betonlaşmaktan nasiplerini almamış, hemen hemen her evin küçük ya da büyük bahçelerinde kaysı ağaçları vardı… HORMONSUZ-DOĞAL-Gerçek Malatya kayısılarını teyzemin kızlarıyla ağaçlardan toplar zevkle yerdik.

En büyük zevkim de Malatya’nın içinden geçip kanal haline getirilmiş; KERNEK deresinde yüzmekti. Eniştem Malatya’nın “KASAP ”diye bilinen gerçekten sülaleden gelen kasaplık mesleğini yapan geniş bir aileydi. Eniştemin yeğeni CENGİZ Kasap’la olan Ramazan anımı unutmak çok zor. Tabii dükkâna gidip te Malatya’nın meşhur “Kâğıt Kebabını ”yememek olmazdı. Kernek gazinosunda da o zamanın meşhur sanatçılarını dinlemeye giderdik…

Malatya’da da teyzem biz çocukları toplar varsa komşuyla pikniklere giderdik. Bu pikniklerden birini hiç unutmuyorum…sanırım yaşam boyu da unutmayacağım……

Günlerden bir gün teyzem her zamanki gibi bizi toplayıp, komşuyla her şeyimizi hazırlayıp “ORDUSU” Pınarbaşı denen mesire yerine bizleri götürdü….

Büyük bir çınarın altına yerleşip, kilimleri serip, sepetleri boşalttıktan sonra komşumuzun kızı İNCİ ile Çınar ağacının yanına geldiğimizde ağacın tepelerine kadar harflerle dolu olduğunu görünce; ağacın dilek ağacı olduğunu, her kim ki  çok istediği şeyin baş harflerini yazarsa gerçekleşeceğini öğrendik. Ben de ağacın kalın dallarından birine; A.B.D.E yazdım. Ben indikten sonra İnci yukarı tırmanıp benim yazdığım harfleri okuyup;

-Hamidiye teyze, Fuat ne dilek diledi biliyor musun? Ne diledi kızım? -Allah’ım Beni D….ile Evlendir yazdı..(Kızlar çocuk ta olsa niyetleri o yaşta belli oluyor) bende; -Hayır Teyze ben onu dilemedim: ”ALAHIM BENİ DOKTOR ET” yazdım… 10 yaş dileğim, unutamıyorum…..

Gerek annem olsun, gerek teyzem olsun piknik yapmayı çok severlerdi. Her fırsatta annem bizi toplar, Sepetlerimizi(hasır) hazırlar, kilimlerimizi topumuzu alır ya MARDİN Kapı bahçesine, ya da meşhur “GAZİ ”köşküne giderdik…

1-Mardin kapı (sağ da Hüsrev paşa camii minaresi) ve 2-Gazi Köşkü mesire yerleriRahmetli Dedem Tevik İpekçi;Diyarbakırda gerçek ipekçilikle uğraşır vedini bilgileri çok olan din bilginiydi yüzden dedeme Kazas..MELLE TEVFİK derlerdi. Dedemin evinden o zamanın büyük hoca ve Müftüleri eksik olmazdı. En büyüğü babam olan Şeyhmus(6 ölen çocuktan sonra gelmiş),Astsubay olan Halis, Halise,Abdülkadir,Fehmi,Cemal,Celal,Nezahet İPEKÇİ toplam 5 amcam 2 halam 8 çocuğuvardı. Kardeşi de Melik Ahmet arkasında bir küçük mescitte hocalık yapardı. Küçükken geçirdiği hastalıktan dolayı “Burunsuz Kemal Hoca” derlerdi. Onunda: Hepsi de meslekleri araba lastikleri satıp ve onarmak olan, en büyükleri Vehbi İPEKÇİ onun bir küçüğü SUPHİ İPEKÇİ, HÜSNÜ İPEKÇİ(Celal Güzel sesin cümbüş ve kemancısı),SIRAÇ ve HASAN İPEKÇİ 5 erkek çocuğu ve 2 kızı vardı. Dedemin Tahir isminde bir erkek kardeşi( halen Mustafa ve Tülay iki çocuğu var),bir de Siirt’te gelin giden kız kardeşi Nesime Teyze var… Zaman zaman “KURTALAN treniyle gittiğimiz Siirt’te yediğimiz testi kebabı ve Perde pilavının tadı hala duruyor gibi. Çok ta güzel el işleme keçi tüyünden yapılan battaniyelerine, kilimlerine bayılırdım.

1-Sami Hazinses ve Hüsnü İPEKÇİ 2-Hüsnü İpekçi ve ark.

Ortaokulu 1963-1966 döneminde Ali Emiri Ortaokulunda okudum. Bu okulda daha çok sosyal hatırlarım var. Edebiyat ve sosyoloji öğretmenimiz Ekrem hoca bizleri “Ali Emiri Ortaokulu tiyatro ekibine almıştı. Cahit Atay’ın Karaların Mehmetleri adli oyunda karakol komutanı baş rolüyle güzel bir oyun sergilemiştik…O ara benden büyük Ziya Gökalp lisesinde okuyan Fehmi İpekçi amcam da Diyarbakır da ilk amatör Tiyatroculuğu arkadaşı Recep Acay la başlatmış; lisemizin tam karşısında kurdukları Tiyatro salonuyla büyük kültürel ve sosyal hizmeti gerçekleştirmişlerdi,;

Bir delinin hatıra defteri, Godoto’yu beklerken, Buzlar Çözülmeden eserlerini başarıyla Diyarbakır Halkına sergilemişlerdi. Daha sonra bende İstanbul Tıp Fakültesinde başkanı bulunduğum İstanbul Tıp Fakültesi Tiyatro kulübünde Orhan Asena’nın Yurttaş A-Yurttaş B adlı eserinde baş rolüyle 1974 yılı 14 Mart haftası (Derneğimizin organize ettiği) ve1974; 14Mart; Fatih tiyatrosunda oyunu sergilerken yaptığım konuşmada;Türkiye’de ilk defa 14 Mart’ın bir gün değil bir hafta olarak kutlanması gerektiğini belirtmiş ve bu konuda da başarılı olmuştum.

Orta okuldaki anılarımdan birini anlatmamak olmaz; Babamın çalıştığı Sümerbank Şayak fabrikasının ,Allah Rahmet eylesin Cevat bey isminde çok sosyal bir müdürü vardı.. Babamı da iş disiplini, çalışkanlığı ve biz çocuklarını okutmak için gece gündüz çalışması nedeniyle çok severdi. Daha 1960lı yıllarda Fabrikanın yemekhanesinde tüm okuma bilmeyen işçilerine okuma yazma kursları başlatmış, kışın o yemek Salonu’nu sinema olarak kullanıp hafta da 2 gece çok güzel filmleri( rahmetle andığım Sıtkı abi filmleri oynatırdı ) fabrikanın tüm çalışan ailelerine oynatırlardı.Yazın ise sosyal tesis olarak çok güzel bir çay bahçesi yaptırmıştı; bura da her hafta sonu orada çalışan memurların oğullarının kurdukları orkestrayla danslı geceler tertip edilir, düğünler yapılırdı. Bahçenin tam karşısında yaptırdığı TENİS kortuyla burada çalışanları, bizleri ve hatta dışardan isteyenleri tenisle tanıştırmıştı.

Ama Cevat beyin en büyük hizmeti; özellikle fabrikanın işçilerine kooperatif kurdurtarak Sümerbank İşçilerinin büyük bir kısmını ev sahibi yaptırmasıydı. Babamı da özellikle üye yaptırarak, eski ipek böcekçilik yapılan yer de tek katlı bahçeli 50 adet evi yaptırdı. Bunların dağıtımının yapılacağı kura günü babamın bisikletiyle(bu arada bisiklet babamın arabası gibiydi, yıllarca onu kullandı ve çok iyi bisiklet tamir ederdi)i evlere gittik, çokkalabalıktı. Bisikleti babam bana verdi. Bende evleri,bisikletle gezip beğendiğim birinin arka duvarına bıraktım…Bu ev inşallah bize çıkar diye niyetlenerek. Kura çekiminde babama sıra geldiğinde – kurayı sen çek Fuat dediğinde orada her zaman işçilerle beraber olan müdür Cevat bey;Hayır Şeyhmus, sen çek, sonra kötü yer çıkarsa çocuğa kızarsın deyince hayır kızmam dedikten sonra kurayı ben çektim.8 numaraydı… Kura çekilen yere yakın köşede çok güzel bahçeli bir evdi. İçini gezip arka bahçeye çıktığımızda bir ne görelim; bisikletim bizim arka bahçe duvarına yaslanmış duruyordu… Böylece güzel Allah’ımdan istediğim 2.dileğim de kabul edilmişti. Buradaannem, babam ve tüm kardeşlerimle birlikte çok mutlu bir yaşamımız oldu. Evimizin yan caddesine bakan yerde Rahmetli Ekrem Arzu amcanın evi vardı. Annem Ekrem amcanın eşiyle çok iyi komşuydu. Ekrem amca da beni çok severdi. Oğullarından biri Kutbettin Arzu da benim gibi okuyup Mimar olup Diyarbakır’a büyük hizmetverdi.

22 Temmuz 2007 tarihinde yapılan genel seçimlerde (23. Dönem) AK Parti Diyarbakır Milletvekili seçildi. Mardin kapıya giderken çok eski yapılarımızdan olan “Deliller hanını restore ederek kültür mirası bıraktı.Ayrıca Davutoğlu’nun hükümeti dönemindeTürkiye Cumhuriyeti Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yaptı

Liseyi Ziya Gökalp’te( 6Fen A- 1963-69 ) dereceyle bitirip, önce yeni açılmış olan Diyarbakır Tıp Fakültesine kaydımı yaptırdım.1969 A Fen/A;Çok iyi ve başarılı BİR SINIFTIK. En az çalışanlarımız bile çok güzel yerleri kazandı. Keşo diye çağırdığımız “Allah Rahmet etsin” Başkanımız, Nurettin Dilek Ziraat fakültesini Recep Aksu Tıp,M. Ali Klay ;güzel sanatlar fakültesini, Ertuğrul, HalilHoş gören,Ahmet Çelik, Recep Ziyadan oğlu İstanbul Üniversitesi Kimya Mühendisliğini. Tam 37 arkadaş üniversiteyi kazanmıştık. Bu yıllarda en büyük zevkimiz o zamanın en büyük binası olan kışın “DİLAN” Sinemasına ve yazın babam, amcalarımla toplu olarak “KÜPELİ” –DİNGİL HAVA havuzlarına gitmekti

Ben önce Diyarbakır Tıp fakültesine girmiş,  sonra hoclarım ve amcalarımın zorlamasıyla babamın muhalefetine rağmen(ekonomik açıdan) İstanbul Tıp Fakültesine kaydımı aldırtıp,  Sosyal Sigortalar Kurumundan ilk kredi alarak orada okumaya başladım. İlk sınıf Beyazıt Fen Fakültesindeki F.K.B idi, oradaki büyük konferans salonlarında ve Fizik, Kimya, botanik laboratuvarında eğitimi yaptık. Doktora sınıfında kadavralara anatomi derslerinden sonra akademik yolum belli olmuştu. Cerrah olacaktım. 1972-73 yıllarında Fakültede Başkanlığını yaptığım; İst.STAJYER Doktorlar derneğini kurduk.

Kurucular arasında olan; Cerrahpaşa Tıpta ihtisasını ve karayerini alan şu anda Güney Afrika’da “Göğüs Cerrahisi Profesörü “olan ailesiyle 70 li yıllarda Fatih te oturan; Fikret Sami VURAL çok iyi dostumdu. Bu dernekte keza kendileri “Malatyalı” olup, Yavuz Selim semtinde Lunaparka yakın oturan( evlerinde beraber ders çalışırken annesinin lezzetli yemeklerini çok yedim) dünya iyisi, çok iyi bir dostum olan Feridun SEVİM 1974 yılında derneğimizin adayı olarak Fakültemiz Öğrenci temsilciliğine aday göstermiş, az bir oyla kaybetmiştik. Ben askerdeyken sanırım Haydarpaşa da ihtisas yaparken mide kanserinden genç yaşta kendisini kaybetmiştik. Hastalığını bilmesin diye kendisine mide tüberkülozun var diye avutuyorduk. Nurlar içinde uyusun. Allah Rahmet eylesin.

Keza çok iyi bir dost ve arkadaşım olan; Genel Cerrahi uzmanı olan ve çalıştığı Ödemişte genç yaşta yaşamını yitiren; Selim ERTİN den ve hala Sakarya’da dâhiliye uzmanı emekli hemşerim Abdullah Süheyl Baran ile eşi çocuk uzmanı Figen Barandan (gerçek kadim dostlarım) bahsetmemek olmazdı.

1972 yılında rahmetli Prof.Dr.Kaya CİLİNGİROĞLU hocayla 14 Mart Tıp Festivalini organize ettik. Bu organizasyon 1975 yılına kadar sürdü..

-1975-77 Samsun ve Hadım köyde uzun süre(18 ay) askerliğimi yapıp; -1977-81 de Diyarbakır Tıp Fak.de Cerrahi uzmanı oldum. -Arkasından 1985 -86 FRANSA GRENOBLE Üniversitesi Tıp Fakültesi; GASTROENTEROLOJİ cerrahi kliniğinde çalışmamı tamamladım.

-Daha sonra Kartal Eğitim ve Araştırma,,-  ——S.S.K Okmeydanı  Eğitim ve araştırma Hasta hanesi, –Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesinde BAŞ HEKİM ve klinik şefi.. -2004-2008 İzmir Bozaya Eğitim ve Araştırma… -2008-2018 İzmir Tepecik S.S.K Eğitim ve Araştırma hasta hanesinde  şeflik sonrası-1918-2022 Mardin Artuklu üniversitesi Sağlık Bilimleri Fak.de AKADEMİSYEN ve en sonunda;

Gerek daha önce hizmet verdiğim Bozyaka ve Tepecik hastanelerindeki eski hasta ve tanıdıklarıma ve de çalışma arkadaşlarıma, İZMİR deki Tüm Mardinli ve Diyarbakırlı hemşerilerime, İzmir halkına hizmet için İzmir’e muayenehane açarak yerleştim. Evliyim ;–Dokuz Eylül Endüstri mühendisi ve İstanbul’da ilaç sektöründe yöneticilik yapan Özgür,  – Etkinlik ve Düğün sektöründe faaliyet gösteren işletmeleri olan Erdem, -Franko-foneilk okulunda ve ana sınıflarında okuyan Fuat GİRİT ve TİBET isimlerinde 4 oğlum var.

Yaşam felsefem;

“Sağlık dağıt, Sağlık ver; SAĞLIKLI OL”

“Kendinle barışık ol,MUTLULUK ver;MUTLU Ol”

 

PROF.Dr.Fuat İPEKÇİ

Instagram.com/fuatipekci 

twitter.com/drfuatipekci  

 facebook.com/drfuatipekci 

Youtoube@fuatipekci   

 ipekcifuat@gmail.com

 gsm:0501 244 00 99 

telefon :0232 404 00 99